“Deprem olduğunu haberlerden ilk duyduğumuz an haliyle çok üzüldük. Özellikle eşim, 1999 depremini çok yakından hissettiği için, bir an oturduğu koltukta kala kaldı. Önce onu sakinleştirmeye çalıştım. Sonra kendi kendime oraya gitmem, orada olmam gerektiğini düşündüm. Bu arada eşim de 6,5 aylık hamileydi. Cep telefonuma Balıkesir AFAD İl Müdürlüğü’nden bir mesaj geldi. Hatay İskenderun bölgesinde gönüllülere ihtiyaç olduğu, isteyenlerin en kısa sürede temasa geçmeleri gerektiği bildirilmişti. Eşimin de desteği ile o akşam 25 gönüllü olarak yola çıktık. Yaklaşık 18 saatlik bir yolculuk geçirdik. İskenderun’a girdiğimizde sahil kısmındaki sokakların deniz taşması nedeniyle su içinde kaldığını ve limanda bir yangın olduğunu gördük. Oraya koşan çok sayıda itfaiyeci vardı. “Allah yardımcımız olsun” dedik.
Enkaz üzerinde çalışırken hemen dibindeki bina bizim çalıştığımız göçüğün üstüne yatık bir şekilde duruyordu. Buna rağmen kimsenin korku duygusu içinde olduğunu söyleyemem. Çünkü oradaki tek düşüncenin sadece sağ birilerine ulaşma çabası olduğunu gayet net bir şekilde söyleyebilirim. Unutamadığım birçok hatıram oldu haliyle, lakin birinde gerçekten çok üzüldüm, herkes üzüldü. Elif Apartmanı enkazında çalışırken beton bloklar kaldırıldığı sırada demirlerin altında saça benzer bir şey gördük. Can havliyle orayı kazıp temizlemeye, demirleri kesmeye başladık. Birde ne göreyim? Küçük bir erkek çocuk yüzü. Halâ unutamam, şu an bile gözlerim doldu. O beş yaşındaki çocuğun, tozların kumun içerisinden çok rahat bir şekilde çıkarılması, ceset torbası içerisine koyuşumuz hala gözlerimin önünden gitmiyor. Unutamıyorum… Enkazdan aşağı inerken ağlayarak indiğimi hatırlarım, çocuğun babasının içine içine ağlayışını, babaya bakakalmamı halâ hatırlıyorum. Etraftaki polis, asker, itfaiyeci kim varsa oturmuşlar kaldırıma herkes ağlıyordu. Bazıları ise belli etmemeye çalışıyordu, ama üzüldükleri de bariz belli oluyordu.
Bir gün sonra içimizden geldi. İskenderun Şehir Parkına gittik. Gönüllü arkadaşlarla birlikte para topladık, inanın iki saat içinde 5000 liraya yakın para toplandı. Balon, oyuncak vs. aldık. Bizi markette gören askerler bile bize destek olmak için para verdiler. Hatta bazıları hesabın tamamını vermek istediler de biz kabul etmedik. Neyse, biz yola çıktık, yürüyerek çadırların olduğu parka geldik. Parkın içerisinde çocukları topladık. Hepsini dağıttık. Çikolata, balon, oyuncak, ne varsa… Bir de yetmedi, çocuklar yanımıza geldi. Bize “Top oynar mısınız abi?” diye sordular. Bizde kıramadık, on civarı çocukla çok güzel voleybol oynadık. Çok güzeldi… Hepsinin o yüzlerindeki tebessüm emin olun her şeye değerdi.’’