Skip to content Skip to footer

“Ben De Her Şeyi Hatırlıyorum”-“Nurdağı’nın Pınar’ı”

Evden koşarak çıktım, üzerimde pijamalarım, terliğim; gök deliniyor, ortalık kapkaranlık, tek ışık araba farları. Sanıyorum ki bu bir bilim kurgu filmi… Hayır, gerçek. Bir ses bana sesleniyor:

“Pınar Abla buradayız.”

Karşı komşumun sesi. Onunla kime ait olduğunu bilmediğim bir arabanın bagajına biniyorum, üstelik nereye gittiğimden de haberim yok. Ama neyse ki gidecek bir yerim var, ne kadar şanslıyım bugün anlıyorum. Sonrasında bir buçuk sene yaşayacağım konteynerımdan dahi küçük bir bağ evine gidiyoruz. O küçücük evde onlarca insanız, tek tanıdığım karşı komşularım. Bir soba var ama yakacak hiçbir şey yok. Zar zor kuru birkaç odun, karton bulunmuş. Hiç değilse odanın soğuğu kırılır, yoksa öleceğiz, diyoruz. Ortada beş litrelik bir su şişesi var; her artçıda sallanıyor ve her artçıda koşarak dışarı çıkıyoruz. Birkaç erkek, yiyecek bir şeyler bulmak için gidiyor. İçeride yer olmadığı için onlar dışarıda, kadınlar ve çocuklara öncelik veriyor. Oturur pozisyonda ara ara uyukluyoruz. Telefonum kapanmış, kim bilir ne kadar merak ettiler beni diyorum. Annemi vedaklaşmak için aradığımdan bir tek annem biliyor hayatta olduğumu. Umarım birileri ona ulaşır, dostlarımın içini rahatlatır, diyorum.

Deprem anında uyanıktım, bu yüzden ayağında çorap olan nadir insanlardan biriydim. Kendini zor ısıtan sobada kurutmaya çalışıyorum çoraplarımı, ayaklarım mosmor, hissetmiyorum. Sonra yanımdaki kız diyor ki “Abla biraz da ben giysem olur mu?” çıkarıp veriyorum. Donmaktan kurtarıyor ayaklarını. Sonra o çorap başka bir ayağa geçiyor, sonra başka bir ayağa. Hiçbir çorap yoktur bu kadar fazla ayakta gezen. O artık umumi bir çorap, diyorum.

Paylaşabileceğim tek şey çorabımdı, onu paylaştım bu yüzden kendimi hayatımda ilk defa bu kadar insan hissediyorum. Ben eve gitmeyeceğim, diyorum. Ben paylaşabileceğim ne varsa paylaşacağım. Hiçbir şeyim yoksa ellerimi, hiçbir şeyim yoksa yüreğimi… Tanımadığım birinin yakasına yapışıyorum, “Beni evime götürmen lazım” diyorum. Herkes vazgeçirmeye çalışıyor. Hayır gideceğim, bana o çorap git diyor! Ben o çorabı dinleyeceğim. Altıncı kattaki evime on saniyede çıkıyorum. Bir sırt çantası, bir battaniye… Atlayıp Nurdağı’na gidiyorum. Ancak gece oraya varıyorum. İşte bu fotoğrafı da orada çekiyorum. Ağır hasarlı bir evin penceresindeki o kuş. Çorap bana git dedi, o kuş ise bana kal. Kaldım minik kuş ve aynı senin gibi “BEN DE HER ŞEYİ HATIRLIYORUM”.

Yazan: “Nurdağı’nın Pınar’ı”